Yeni Güne Eski Bir Refleksle: Ekrana Bakarak Başlamak
2025 yılının sabahları, güneşin doğuşuyla değil, ekran ışığıyla başlıyor artık. Uyanır uyanmaz elimiz telefona gidiyor. Haberleri, bildirimleri, ne kadar “beğeni” aldığımızı kontrol ediyoruz. Gözümüzü açmadan dünyaya karışıyoruz.
Başlık Listesi
Aslında gözümüz açık mı, yoksa dijital bir transa mı geçiyoruz?
Eskiden güne başlamak bir seremoni gibiydi. Kahvaltı, yüz yıkama, evin içinde bir hareketlilik…
Şimdi ise o hareketlilik dijital: parmak hareketleri, ekran kaydırmaları, sesli komutlar.
Artık fiziksel olarak uyanmadan dijital olarak aktif oluyoruz.
Teknoloji: Kolaylık mı, Esaret mi?
Hayatımızı kolaylaştırmak için geliştirilen her şey, farkında olmadan bizi daha da bağımlı hale getiriyor. Yapay zekâ bizi bizden iyi tanıyor. Tavsiye ettiği şarkılar, gösterdiği reklamlar, önümüze düşürdüğü içerikler… Hepsi bizi tanıyor gibi.
Bu tanınmak değil — bu kontrol edilmek.
Eskiden teknoloji bir araçtı. Şimdi biz onun aracına dönüştük. Bir günümüzü uygulamalarsız, bildirimlersiz, sosyal medyasız geçirmek mümkün mü? İnsan artık bilgiye değil, bilgi insana hükmediyor ve bu hüküm, sessizce büyüyor.
İlişkiler Dijitale Taşındı, Ruh Geride Kaldı
Bir zamanlar insanlar birbirine bakarak konuşurdu. Göz teması, jestler, gerçek duygular vardı. Şimdi ise “typing…” yazısı karşımızdaki kişinin bizi düşündüğünü gösteriyor ama bu düşünce, kalpten mi geliyor, algoritmadan mı?
Arkadaşlıklar, ilişkiler, dostluklar bile “bildirim” sistemine bağlı artık. “Mesajıma cevap vermedi”, “hikâyemi görmüş ama yazmamış”… Duygularımız bile dijital platformların kurallarına göre şekilleniyor.
Oysa insan ilişkisi algoritmayla değil, empatiyle çalışır.
Kendimize Dönmenin Zamanı Geldi
2025’in ortasındayız ve teknolojik ilerleme durdurulamaz bir şekilde devam ediyor. Ama asıl soru şu: İnsan bu hızın neresinde duracak? Yavaşlamak artık bir lüks gibi görülüyor ama belki de en devrimsel hareket, durmak olacak.
Sessizlikte kendimizi tekrar duymak…
İnsanı makinelerden ayıran şey, verisi değil, varlığı. Bizi eşsiz yapan şey, hızımız değil, hissetme kapasitemiz.
🔚 Son Söz:
Teknolojiye düşman değilim, hatta hayatımı ondan kazanıyorum. Yinede ona kayıtsızca teslim olmayı da reddediyorum. Çünkü ne kadar gelişirsek gelişelim, eğer duygularımızı, ilişkilerimizi ve iç sesimizi kaybedersek; en gelişmiş sistemde bile en yalnız insan oluruz.