Tarihin Gölgesinde – Doğu Türkistan’ın Gerçek Kimliği
Doğu Türkistan… Bugün dünyanın en fazla sansüre uğrayan, adı anıldığında bile bazı ülkelerin yüzünü çevirdiği bir coğrafya. O topraklar, sadece kum ve taş değil. O topraklar, bir milletin hafızası, Türk kimliğinin doğu kapısıdır.
Başlık Listesi
- Tarihin Gölgesinde – Doğu Türkistan’ın Gerçek Kimliği
- Çin’in Pençesi – İşgalin ve Zorbalığın Başlangıcı
- Kültürün Silinişi – Dil, Din, Kimlik Üçgeni
- Toplama Kampları – Modern Çağın Nazizm’i
- Ekonomik ve Stratejik Sebepler – Doğu Türkistan Neden Bu Kadar Önemli?
- Dünyanın Sessizliği – Neden Kimse Konuşmuyor?
- Direniş ve Umut – Uygur Türklerinin Sessiz Çığlığı
- “Unutulursak ölürüz. Hatırlanırsak yaşarız.”
📜 Tarihte Doğu Türkistan: Neresi Burası?
Doğu Türkistan, bugünkü Çin’in kuzeybatısında yer alan, resmî adıyla “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” olarak adlandırılan bölgedir. Yalnız “Sincan” kelimesi, Çinliler için masum bir kelime değildir. Bu kelime “Yeni Toprak” anlamına gelir. Yani Çin, bu bölgeyi kendi egemenliğine kattığını simgeleyen bir mühür olarak bu ismi vermiştir.
Fakat bu “yeni toprak”, aslında Türklerin binlerce yıl önce kurduğu kadim bir medeniyetin evidir.
🏯 Uygur Türklerinin Ana Yurdu
Uygur Türkleri, Türk milletinin Kıpçak ve Karluk boylarına dayanan en eski halklarından biridir.
Doğu Türkistan:
- Kaşgar,
- Hotan,
- Aksu,
- Turfan.
Bu şehir isimleri, hem Türk tarihinin hem de İslam medeniyetinin doğudaki öncülerindendir. Birinci yüzyılda İslamiyet’le tanışan Uygurlar, özellikle Karahanlılar Devleti döneminde Türk-İslam kültürünün doğu ucunu inşa etmişlerdir.
Kaşgar’da doğan Yusuf Has Hacib, “Kutadgu Bilig” adlı eseriyle sadece Doğu Türkistan’ın değil, tüm Türk-İslam tarihinin kilometre taşlarından birini yazmıştır.
📚 Bir Milletin Hafızası: Dil ve Kültür
Uygurlar, asırlar boyunca Türkçe’nin farklı lehçelerini, kendilerine özgü yazılarıyla yaşattılar.
- Uygur alfabesi; Göktürk yazısından esinlenerek şekillendi.
- Şiir, edebiyat ve müzikte zengin bir kültür yarattılar.
- Kadınlar geleneksel kıyafetler, erkekler takke ve kuşakla dolaşırdı.
- Camiler, medreseler ve çarşılar… hepsi Türk-İslam hayatının canlı izleriydi.
🌍 Doğu Türkistan’ın Türk Dünyasındaki Yeri
Doğu Türkistan, tarih boyunca:
- Orta Asya Türk devletlerinin doğu sınırı,
- İslamiyet’in Çin’e açılan kapısı,
- Ticaret yollarının kalbi oldu.
Ama belki de en önemlisi şuydu:
Türk milletinin doğu ucu, kültürel olarak Batı Türklerinin kardeşi ve aynasıydı.
Bugün biz Türkiye’de “ata” diyorsak, onlar da hâlâ “ata” diyor.
Biz “can” diyorsak, onlar da “can” diyor.
Kök birliği hiçbir zaman kopmadı; sadece perdeler çekildi.
⚠️ Gölge Büyüyor
Bu topraklar öyle sıradan yerler değil. Burası sadece bir bölge değil; burası Türk milletinin yitik yurdu ve bu yurt, gözlerimizin önünde silinmeye başladı.
Çin’in Pençesi – İşgalin ve Zorbalığın Başlangıcı
Tarih 1949… Çin Halk Cumhuriyeti yeni kurulmuştu. Mao Zedong’un liderliğindeki komünist rejim, ülkenin her bölgesinde kontrol sağlamak istiyordu. Hedeflerden biri de kadim bir Türk yurdu olan Doğu Türkistan’dı.
🟥 İlk Hamle: Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Yok Edilişi
Aslında Uygurlar, Çin işgalinden önce iki defa bağımsızlık ilan etmişti:
- 1933 – 1. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti (çok kısa sürdü)
- 1944 – 2. Doğu Türkistan Cumhuriyeti (Sovyet destekli ama daha uzun ömürlüydü)
Ancak 1949’da, Çin Komünist Partisi Sovyetlerle anlaşarak bölgeye girdi.
Uygur liderler, Pekin’e davet edildi. Uçakları havada “düştü”.
Tüm siyasi liderlik yok edildi.
Bu olay, Uygurların liderliğini susturarak, halkı başsız bırakma planının ilk adımıydı.
🏴☠️ İşgâl Nasıl Gerçekleşti?
Çin, bölgeyi doğrudan işgal etti ancak dünya kamuoyuna şu mesajı verdi:
“Sincan halkı kendi isteğiyle Çin’e katıldı.”
Oysa ki halk ne istemişti ne de sormuşlardı. Silahla, zorla, katliamla bir halkın yurdu Çin haritasına eklendi.
Ardından sistemli bir politika başlatıldı:
- Ad değişimleri: Kaşgar ve Turfan gibi şehirlerin isimleri değiştirildi.
- Nüfus transferi: Çin’in iç bölgelerinden Han Çinlileri bölgeye taşındı.
- Askerî kontrol: Sokaklarda askerler devriye gezmeye başladı.
- Propaganda: Uygurların “Çinli olduğu” imajı çizilmeye başlandı.
🔄 Demografiyle Savaş: Uygur’u Azınlık Yapmak
1949’da bölgedeki nüfus oranı:
- %80 Uygur Türkleri
- %15 Han Çinlileri
Bugün bu oran tersine döndü:
- %45 Uygur (resmî verilere göre, gerçekte daha da az)
- %40-45 Han Çinlisi
Yani Çin, işgâl etmekle kalmadı; bölgeyi içeriden değiştirdi. Uygur Türkü, kendi toprağında misafir hâline getirildi.
🧠 Zihin Kontrolü Başladı
Sadece silahlar değil, düşünceler de hedef alındı.
- Eğitim Çinleştirildi.
- Uygurca dersler kaldırıldı.
- Dinî eğitime yasak geldi.
- Gençler “Komünist gençlik kampları”na yönlendirildi.
Amaç çok netti: Kültürü yok etmeden, halkı yok edemezsin.
⚠️ Uyarı: Bu Daha Başlangıçtı
1949’daki bu işgal, sadece fiziksel değil, zihinsel bir istilaydı. Çin’in yıllar boyunca geliştireceği asimilasyon politikaları burada temellendirildi. Bu planın ilerleyen adımlarında, toplama kampları, gözetim teknolojisi ve sistematik soykırım vardı.
Kültürün Silinişi – Dil, Din, Kimlik Üçgeni
Bir milleti yok etmek için tank göndermen gerekmez. Onun dilini elinden al, ibadetini yasakla, kimliğini unuttur… İşte Çin’in Doğu Türkistan’da yürüttüğü en tehlikeli, en sinsi savaş tam olarak bu.
🗣️ Dil: Kimliğin İlk Kalasıydı
Uygur Türkçesi; tarih boyunca yazılmış eserlerle, şiirlerle, destanlarla zengin bir lehçeydi. Kutadgu Bilig, Divan-ı Hikmet, Mahmud el-Kaşgarî’nin Divânu Lugâti’t-Türk’ü bu coğrafyada doğmuştu. Peki Çin ne yaptı?
- Okullarda Uygur Türkçesi yasaklandı.
- Uygurca eğitim veren kurumlar kapatıldı.
- Devlet dairelerinde yalnızca Mandarin Çincesi geçerli kılındı.
- Çocuklara Uygur ismi verilmesi engellendi.
- Alfabede Kiril’den Latin’e, oradan Çinceye geçiş dayatıldı.
Bugün bir Uygur çocuk, kendi anadilini doğru düzgün okuyamıyor.
Dil unutulursa; şiir gider, dua gider, hatıra gider ve bir milletin belleği silinir.
🕌 Din: Kalbe Saplanan Kılıç
Uygurların çoğu Müslüman. Ancak Çin’in gözünde bu, “potansiyel tehlike.” Bu yüzden dinî kimlik sistemli şekilde hedef alındı:
- Camiler yıkıldı, minareler söküldü.
- Kur’an bulundurmak yasaklandı.
- Orucun ve namazın izlenmesi için mahalle gözcüleri kuruldu.
- İslami kıyafetler “radikal semboller” olarak tanımlandı.
- Hacca gitmek engellendi ya da casusluk karşılığı izin verildi.
Bazı bölgelerde, oruç tutanlara su içirilmesi için zorla kontrol uygulamaları yapıldı. Yani bu sadece yasak değil, bir aşağılama ve sindirme operasyonuydu.
👤 Kimlik: Adını Söyleyememek
- “Ben Uygur’um” demek bile risk haline geldi.
- Aile soyları sistemden silindi.
- Uygur tarihi, Çin tarih kitaplarından çıkarıldı.
- Gençlerin beyinlerine, “Sen Çin vatandaşısın, Uygur diye bir şey yok” ezberi işlendi.
Bir milletin kendisini tanıması engellenirse, yeni nesil sadece hayatta değil; zihinsel olarak da esir olur.
📸 Gözetim: Zihne Zincir Vurmak
Çin sadece bunlarla da yetinmedi. Bölgeyi adeta bir açık hava hapishanesine çevirdi:
- Her sokakta kameralar,
- Her telefonda gözetim yazılımları,
- Her evde bilgi toplayan ajanlar…
En acısı: Bir çocuk, camiye gidip gelirse; ailesi “yeniden eğitim kampı”na gönderilebiliyor. Yani kültür, aile eliyle değil, devlet zoruyla yok ediliyor.
🔥 Bir Uygur Genci Anlatıyor:
“Benim annem dua ederken yakalandı. Komşumuzun kızı Kur’an ezberliyordu, üç yıl kampta kaldı. Şimdi konuşmak bile suç. Kendimizi kaybettik… ama kimliğimiz hâlâ içimizde bir yara gibi duruyor.”
🧩 Kültür Giderse, Varlık Kalır mı?
Dil, din ve kimlik… Bunların üçü birden hedef alındığında, geriye sadece beden kalır. Fakat Çin’in hedefi, sadece bedeni çalıştırmak; ruhu yok etmek.
Toplama Kampları – Modern Çağın Nazizm’i
Bir milletin sadece kültürü değil, bizzat insanı hedef alınırsa… Orası artık vatan değil, bir açık hava mezarlığıdır.
Doğu Türkistan’da 2017’den itibaren Çin, dünyanın gözleri önünde, kimsenin bir şey yapmadığı devasa toplama kampları kurdu.
🚨 Resmî İfade: “Meslek Eğitimi Merkezi”
Çin devleti bu kamplara “eğitim merkezi” diyor. Yalnız içeridekiler ne meslek öğreniyor, ne de gönüllü olarak orada.
- 1 milyondan fazla Uygur, kamplarda tutuluyor.
- Kayıt dışı olanlarla birlikte bu sayı 2 milyona yaklaşıyor.
- Amaç: Uygur halkını “yeniden programlamak”.
📌 Nasıl Alınıyorlar?
İnanması zor ama sadece şu nedenlerle insanlar kamplara alınıyor:
- Sakal bırakmak
- Namaz kılmak
- Yurt dışıyla telefonla konuşmak
- Türkçe müzik dinlemek
- Kur’an bulundurmak
- Cuma namazına gitmek
- WhatsApp kullanmak
Hiçbir suç işlemeden, mahkeme kararı olmadan, gizlice alınan insanlar, bir anda ortadan kayboluyor.
🧠 İçeride Ne Var?
Kamp içinden çıkan ifadeler, bir distopyadan farksız:
- Çin Komünist Partisi’nin ideolojisi ezberletiliyor.
- Çince marşlar zorla söyletiliyor.
- Her sabah Mao’nun resmine selam veriliyor.
- İslam inancı “beyin yıkama” ile yok edilmeye çalışılıyor.
- Dayak, işkence, tecavüz, ilaçlı baskı yöntemleri…
- Kadınlar zorla kısırlaştırılıyor.
Bu kamplar, “Çinli gibi düşünmeyene hayat hakkı yok” diyen bir sistemin eseridir.
⛓️ Zorla Çalıştırma ve Çin Endüstrisi
Kamp sonrası serbest bırakılan bazı Uygurlar, yine özgür sayılmaz. Çin’in tekstil, elektronik ve tarım sektörlerinde zorla çalıştırılıyorlar. Özellikle batılı markaların ürünlerinin çoğunda bu iş gücü kullanılıyor.
Yani dünyanın bazı markaları, farkında olmadan soykırımı destekliyor.
🧪 İnsanlık Suçu: Organ Kaçakçılığı İddiaları
Uluslararası kuruluşların araştırmalarına göre:
- Bazı kamplarda zorla organ alımı yapıldığına dair ciddi şüpheler var.
- Özellikle sağlıklı genç Uygur erkeklerinin “kaybolması”, bu şüpheyi güçlendiriyor.
- Cesetler geri verilmiyor, yakılarak yok ediliyor.
Bu iddialar net ispatlanamasa da, Çin hükümetinin ulusal güvenlik bahanesiyle her türlü denetime kapalı olması, şeffaflık olmadığını ispatlıyor.
🎙️ Kamp Tanığı Anlatıyor:
“Gözlerimi bağladılar. Bir odaya soktular. Günlerce aynı müziği dinlettiler, başımı yere eğmemi söylediler. Kafamı kaldırınca copla dövdüler. ‘Allah’ dediğimde ceza aldım, ‘Xi Jinping’e şükür’ dediğimde yemek verdiler… Bedenim kurtuldu ama ruhum orada kaldı.”
❗ Unutma: Bu Çağda Oluyor
Bu yaşananlar ne 1940’ların Nazi Almanyası’nda… Ne de Stalin Rusyası’nda… Bugünün Çin’inde. Akıllı telefonlarımızın, bilgisayarlarımızın üretildiği topraklarda. Sessizce. Sistemli. Soğukkanlı.
Ekonomik ve Stratejik Sebepler – Doğu Türkistan Neden Bu Kadar Önemli?
Bir coğrafyanın neden kana bulanacağını anlamak istiyorsan, haritaya bak. Toprak sadece haritaya çizilmiş bir şekil değil, bir savaş sebebidir. Doğu Türkistan da tam anlamıyla bunun kurbanı.
🛢️ Yeraltı Cenneti: Enerji ve Maden Zenginliği
Doğu Türkistan sadece kültürel değil, doğal kaynaklar açısından da çok zengin bir bölgedir. Petrol, doğal gaz, kömür, altın, uranyum, demir, lityum, bakır, nadir elementler…
🔹 Çin’in petrol rezervlerinin %25’i burada.
🔹 Çin’in kömür rezervlerinin %38’i bu topraklarda.
🔹 Lityum gibi yeni nesil teknolojiler için kritik elementlerin büyük kısmı buradan çıkarılıyor.
Yani Doğu Türkistan, Çin’in enerji kalbi gibi çalışıyor.
🛤️ İpek Yolu ve “Bir Kuşak Bir Yol” Projesi
Çin’in küresel ekonomik vizyonu olan “Bir Kuşak Bir Yol” projesi, Asya’dan Avrupa’ya uzanan yeni bir İpek Yolu inşa etmeyi amaçlıyor. Bu dev projenin ilk adımı Doğu Türkistan’dır.
- Kara ve demir yolları
- Boru hatları
- Enerji nakil hatları
- Lojistik üsler
Bu projede Doğu Türkistan elden giderse, Çin’in tüm ekonomik planı çöker.
💣 Nükleer Denemeler: Toprağın Altında Ölüm
Çin, 1964’ten itibaren Lop Nor Çölü denilen bölgede 46’dan fazla nükleer deneme yaptı.
Bu denemeler:
- Binlerce insanın kanser olmasına,
- Çocukların sakat doğmasına,
- Toprağın ve suyun kirlenmesine yol açtı.
Ama Çin’e göre bu sadece “deney.” O toprakta Uygur yaşasa da olur, ölse de…
🔐 Çin Neden Bu Kadar Sert?
Çünkü Çin şunu biliyor:
“Doğu Türkistan giderse, Çin dağılır.”
Bu yüzden orada: Askerî üsler, Radar ve füze merkezleri, Yapay zekâ gözetim sistemleri kuruldu.
Yani Doğu Türkistan, sadece yerin altındaki madenlerle değil, yerin üstündeki stratejik konumuyla da kritik.
📉 Ekonomik Bağımlılık: Neden Diğer Ülkeler Sessiz?
Birçok ülke neden ses çıkarmıyor biliyor musun?
Çünkü Çin ile:
- Ticaret yapıyorlar.
- Dev yatırımları var.
- Ekonomik bağımlılık içindeler.
Özellikle bazı Müslüman ülkeler, Uygur halkını savunmak yerine Çin’le dost kalmayı tercih ediyor. Para, bazen insanlığın önüne geçiyor.
🧊 Uygur İçin Sıfır Hak, Çin İçin Sonsuz Kazanç
Çin için bu topraklar:
- Ekonomik güç
- Askerî koridor
- Küresel hegemonya
Ama Uygur için:
- Kayıp toprak
- Çalınmış kimlik
- Unutulmuş insanlık
Şimdi, bu gerçekleri öğrendikten sonra akla gelen o acı soru:
“Tüm dünya bu kadar çıkarın peşindeyken, Uygurlar kime yaslanacak?” ve “Çin bu kazancı korumak için ne kadar ileri gidecek?”
Dünyanın Sessizliği – Neden Kimse Konuşmuyor?
Doğu Türkistan yanarken, dünya ne yaptı?
- Gözlerini kapadı.
- Kulaklarını tıkadı.
- Kalbini susturdu.
Yüz binlerce Uygur kamplarda çığlık atarken, birçok ülke hiçbir şey olmuyormuş gibi davrandı.
Peki neden?
💰 Ekonomik Çıkarlar: İnsanlıktan Daha Değerli
Çin, sadece dünyanın en kalabalık ülkesi değil; aynı zamanda dünyanın en büyük üretim gücüne sahip.
- Teknoloji devleri Çin’de üretim yaptırıyor.
- Hammadde ve enerji bağımlılığı yüksek.
- Yatırım ve borç ilişkileri derin.
Bu yüzden pek çok ülke, “Çin’e karşı konuşursak ekonomik kriz yaşarız” korkusuyla susmayı tercih ediyor.
Özellikle Avrupa ülkeleri ve ABD, Uygur sorununu sadece “basın açıklamaları” düzeyinde gündeme getirip, gerçek bir yaptırım uygulamıyor.
🕌 Müslüman Dünyanın Sessizliği: Kardeşi Görmeyen Göz
En çok yaralayan sessizlik ise buradan geliyor.
- Uygur Türkleri Müslüman.
- İslam dünyasının büyük kısmı, ekonomik ve siyasi çıkarlar nedeniyle sessiz.
Çin’den milyarlarca dolar yatırım alan bazı Müslüman ülkeler, Çin lehine BM’de oy kullanıyor. Bazıları ise “konu bizi ilgilendirmez” diyerek sırtını dönüyor.
Oysa Peygamber (s.a.v.) dememiş miydi?
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Onu zulme terk etmez.”
Bugün Uygurlar terk edildi. Hem de en çok güvendikleri kardeşleri tarafından…
🌍 Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kuruluşlar
Birleşmiş Milletler (BM), toplama kamplarını incelemek için Çin’e başvurdu ama: Çin ya reddetti, Ya da sadece gösterilecek yerleri açtı. Ziyaret eden delegasyonlara “her şey çok iyi” senaryosu oynandı.
Uluslararası Af Örgütü ve Human Rights Watch gibi STK’lar, Çin’in insanlık suçu işlediğini belgeleriyle sundu, ancak bu raporlar, ne BM Güvenlik Konseyi’ni harekete geçirdi, ne de bir yaptırım başlatıldı.
🧊 Medya Sansürü ve Bilgi Karartması
Çin, teknolojiyi sadece gözetim için değil, hakikati gizlemek için de kullanıyor. Google, Facebook, Twitter gibi platformlar Çin’de yasak. Yerli sosyal medya devlet kontrolünde. Uygurların sesini dünyaya duyurması neredeyse imkânsız.
Dışarıdan haber almak isteyen gazeteciler ise sınır dışı ediliyor, tutuklanıyor, izleniyor. Hakikat, dijital bir duvarın arkasına saklanıyor.
🙊 Biz? Peki Biz Ne Yaptık?
Belki de en zor soru bu.
Biz ne yaptık?
- Paylaştık mı?
- Anlattık mı?
- Dualarımıza kattık mı?
- Yoksa “bir şey yapamam” deyip içimizi mi rahatlattık?
Çin bir halkı sustururken, dünya da onların çığlığına kulak tıkayarak ikinci kez öldürüyor.
⚠️ Bu Sessizlik Suçtur
Sessizlik sadece korkaklık değildir… Sessizlik, suça ortak olmaktır. Bugün konuşmayan, yarın konuşacak sözü de kaybeder.
Direniş ve Umut – Uygur Türklerinin Sessiz Çığlığı
Doğu Türkistan’da şehirler karanlığa gömüldü, ama insan ruhu gömülemedi. Toplama kampları, yasaklar, gözetim sistemleri… Hiçbiri bir halkın kalbindeki kimliği silemedi. Çünkü Uygurlar, susarak değil, içlerinden dua ederek direniyor.
🔊 Çığlık Duvarları Aştı: Sürgündeki Sesler
Çin’in baskısından kaçabilen bazı Uygur aydınları, sanatçılar ve aktivistler, dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Onlar bugün sadece bir halkı değil, bir insanlık davasını savunuyor.
🌟 Öne Çıkan Direnişçiler:
- Rabiye Kadir: ABD’de yaşayan bir Uygur lider. Çin’in en çok korktuğu ses.
- Abduweli Ayup: Anadil mücadelesi veren Uygur dil bilimci. Çin’de tutuklandı, ardından yurtdışına çıktı.
- Nury Turkel: ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu üyesi, kamplarla ilgili delilleri dünyaya sunuyor.
Her biri, “Ben sustum, kimliğim gitti” dememek için konuşuyor.
🧕 Kadınlar Direniyor: Kimlikleriyle
Çin’in en sert baskıyı uyguladığı kesimlerden biri Uygur kadınları.
- Zorla kısırlaştırmaya karşı direnen,
- Kamplardan çıktıktan sonra yaşadıklarını anlatan,
- Gözyaşlarıyla dünya kamuoyuna seslenen binlerce kadın var.
Bir Uygur kadın şunu söylüyor:
“İmanımı susturamadılar. Dilimi yasakladılar ama dualarımı duymadılar. Bedenimi aldılar ama ruhumu esir edemediler.”
🎨 Sanatla Direniş
Yurt dışında yaşayan genç Uygurlar, müzik, resim ve edebiyatla mücadele ediyor. Sürgünde çekilen filmler, kampların karanlığını anlatıyor. Uygur halk ezgileri, kimliğin dijital arşivine dönüşüyor. Sanat, burada sadece ifade değil; var olmanın başka bir yolu.
🧭 Umut Varsa Yol da Vardır
Evet, dünyanın büyük kısmı sessiz. Evet, Çin hâlâ baskıyı sürdürüyor ama her geçen gün, Uygur meselesi daha fazla insan tarafından duyuluyor.
- Avrupa’da protestolar
- BM’ye sunulan raporlar
- Uygur halkının tanıklıkları
- Boykot çağrıları
- Dijital kampanyalar
Hepsi bir gün bu karanlığın parçalanmasını sağlayabilir.
✋ Peki Biz Ne Yapabiliriz?
Bu sorunun cevabı, yazının en hayati kısmı. Çünkü:
Sessiz kalmak yok oluşa ortak olmaktır. Bilinçlenmek, en büyük direniştir.
Yapabileceklerimiz:
- Uygur meselesini öğrenmek ve öğretmek
- Güvenilir kaynakları paylaşmak
- Boykot listelerini incelemek
- Dualara katmak
- Yazmak, konuşmak, anlatmak
- STK’lara destek vermek
- Her fırsatta bu meseleyi gündeme taşımak
Son Cümle:
Uygur halkı, sadece Çin’in zulmüne değil, dünyanın sessizliğine karşı direniyor. Her biri aslında bize şunu fısıldıyor: